Bir kelebeğin kozadan çıkıp çıkamayacağıdır kader.
Allah dileseydi bir böceği fil kadar yaratırdı. Yine Allah dileseydi nice canlıları dilediği surette yaratırdı.
Kader konusunda, nice yanlış bilgiler, insanları tembel ve nice insanlarında cehenneme sürüklenmelerine neden olmaktadır.
Cüzzi irade ve Kader olguları birbirine karıştırılarak, felaketler olmasına neden oluyor. Tuz ve şeker nasıl bir arada olduğunda birbirlerini nötrleyip işe yaramaz bir maddeye dönüştüğünde; Kader ve Cüzzi irade, bir arada zikredilince, ehil olmayan kişiler, daha avham insanlara kendi fikirleri olan boş ve insanı felakete sürükleyen bir düşman gibi oluyor. Ve bu işleyiş, nesilden nesile yanlış aktarımla, günümüzün vebası olan maddeperest bir ideoloji ile tanrısallaştırılan bir dünya halini alıyor.
Kader; Adem peygambere ruhu üflendikten sonra, kıyamete kadar gelecek bütün insanoğlunun ruhlarını karşısına dizerek (mecazi anlamda); Ben sizin rabbiniz değilmiyim diyen Allah, 'evet sen bizim rabbimizsin' cevabına mukabil, kaderleri yazılarak, sırası, yeri ve zamanı geldiğinde Allah'ın yaratma kuralları çerçevesinde yaşam sürerek, kaçıncı etabı olduğunu bilmediğimiz bir sıralamada "dünya" fanus'undayız. Bundan öncede anne rahmi olan fanustaydık. Yine bu etaptan sonrada başka bir fanus'a geçeceğiz. (Fanus; kelime anlamı ile her nekadar, 'her açıdan gözlenebilen cam kavanoz' olsada, burada mecazi anlamda konuyu anlatmaya ve daha detaylı ifade edebilmem içindir)
Anne karnındayken, bir bebek ne kadar savunmasızsa, ki; buna rağmen rızıklandırılıp gözetilmekte. İşte bizde, bir sonraki aşama olan kabir hayatı için, hazırlık yapmak ve bizim diğer aşamamızdaki göbeğimizi kesip, diğer hayata adapte olmamız için, bize Cüzzi irade mekanizması verildi. Tıpkı bir bebeğin anne karnındaki hortum gibi. Bir sonraki aşama için, beslenelim.
Cüzzi irade, bizim bir sonraki hayat aşaması olan kabir hayatında, geçiş kolaylığı sağlıyacak olan, ( Bu aşama Zekarat-ı Mevt) işte mecazi anlamdaki bu göbeği; ağrısız sancısız kesebilmemiz, bizim cüzzi irade ile, bilerek, isteyerek, idrak ederek Allah'ı tanıması ve bu yüce yaratma kurallarında sikletine uygun bir mekanizmayla mücadelesini vermesidir.
Bir tırtılın dişleri, vücuduna göre hacim olarak küçük gözüksede, kozasını kırıp çıkabiliyor.
Cüzzi iradeyle seçimimizi yapıp kararlar veririz. Bu kararlarla kozamızı öreriz. Ama nakış gibi ama tembel gibi.
İşte sonuç; "olması gerektiği" gibi yapıp yapmamakta karar veren bu mekanizma, kozayı örerken "olması gerektiği gibi" örmezse o kozadan çıkamaz.
Evet! kelebeğin kozadan çıkıp çıkamamasıdır kader.
Bizden razı olmasını beklediğimiz, ümit ettiğimiz Şanı yüce Allah, kozamızı örelim ve bizi kanatlandırılıp uçalım diye, bize ve cüzzi irademize Yüce Kitab-ımız olan Kur'an-ı Kerimi gönderdi.
Kader; Sonsuz olan cenneti kazandın mı sorusunun muhatabıdır.
Bizi yaratan Rabb'e, biz onu tanıyıp tastik ettiğimiz için bize bu hayatı ikram etti. (her bir ruh ilk Adem (aleyhisselam)ın sulbünden çıkarılıp La ilahe illallah ile tanıştıktan sonra)
İşte tespit; Allah insanları yarattıktan sonra ilk olarak adem peygambere kitabını indirdi. Ve Cüzzi irade sahipleri insanlar; ayrılık çıkardı. Bu yüzden sırasıyla peygamberler geldi. Cüzzi iradenin asırlar boyu doğru yönde kullanamayan insanoğlu, savaşlara neden oldu. Oysaki ilk kitaptaki kurallara uysalardı, Barış'ı emreden bütün ilahi kitaplar sırasıyla gelmezdi.
İşte netice; İşte, geçmişteki Cüzzi iradelerin, sonunda ayrılıklar ve en nihayetinde gerçek kelamlara göre hayatını düzenleyen bir nesil devam edip kozalarını örebilsinler diye sebepler kurallarında bu cüzzi iradelerin dilemelerini gerçekleştirmiş ve fiziksel kanunlarla birlikte böyle bir metotla İslam dinini en anlaşılabilir biçimde bu şekilde bina etmiştir.
Geçmişteki Cüzzi iradelerin çercevesinde hareket edip, kendisini Yaratan Allah'a isyan edenler, barışı bozanlar, kurallara uymadan yaşayıp; kozalarından çıkamadılar ve bu Cuzzi irade sahiplerinin, Allah'ın yaratma ve yaşatma kuralları sayesinde, istedikleri gibi özgür yaşayıp, iradelerinin neticesinde hareket etmişler ve seçeneklerini; gelecek nesilleri için tıpkı "uygun bir koza örme yeri" bırakmadılar.
İslamiyetin gelmesiyle, (ki bütün peygamberler ve kitaplar hak'tır) irademizi nasıl yönlendirebiceğimiz hususunda, her çağda danışabileceğimiz ve 'akıl sahiplerine' (Cüzzi irade) hitab eden; Kitabımız gelmiştir.
Geçmişteki islam düşmanı Cüzzi iradelerin ördükleri kozalar, başarısız olup daha da kendilerine dolanmış ve kozalarından çıkamadıkları için daha ateşe atılıp yakıt olmadan, bu dünyada işleri bitirilmiş ve kaynar kazana atılmışlardır. (kavimlerin helak'ı)
İşte Cüzzi iradelerin iradesindeki kararların toplamında; Allah'ı inkar, ve peygamberleri inkar hususunda, kuralları koyana isyan etmelerinden sebep, bütün insanlığa ışık olan Kur'an gelmiştir.
Bütün bu tespitlerin sonucunda; insanlar kendi cüzzi iradeleriyle kendi kaderlerini çiziyormuş gibi gözüksede, aslında Alim olan Allah'ın bilgi dahilinde olup ve ilmi dahilinde bilemediğimiz nice inşa edilecek geleceklere sebep olduğumuzu anlarız.
Ben bugün hür bir iradeye sahip'im.
Eğer kullandığım arabamı duvara sürüp ölürsem, bu benim kaderim mi?
Henüz yapmadığım için, bilemeyiz.
