Bursaspor'un 5 temel problemi

Samet Çayır 11 Kasım 2019 Pazartesi, 11:20

Puan olarak son derece iyi bir yerde olan Bursaspor'un, buna rağmen oyun kalitesinde ciddi düşüş olduğu bir gerçek. Camia, özellikle son 2-3 haftadır ilginç bir şekilde karamsar ve mutsuz. Dışarıdan biri görse, Bursaspor'un şu anda 17. sırada olduğunu düşünebilir. Hem oyun kalitesindeki düşüşün hem de camiadaki, taraftardaki rahatsızlığın sebeplerini maddeler halinde incelemenin vakti geldi...

1-) EKONOMİK KRİZİN DE ETKİSİYLE KADRO MÜHENDİSLİĞİNİN YANLIŞ YAPILMASI


Yıllar önce Mehmet Demirkol'un Türkçe'ye kattığı 'kadro mühendisliği' terimi, takımların sezon başında kurulurken belki de en çok dikkat etmesi gereken şeylerin başında geliyor. Bir takımın hocasının oyun profiline uygun futbolcu grubu yoksa, o takımın başarılı olma ihtimali de fazla yoktur. Zira meyve bıçağıyla, eti kesebilmeniz pek de mümkün değildir. Bursaspor'un mevcut kadrosunun, Yalçın Koşukavak'ın oyun felsefesine çok da uygun bir kadro olduğunu düşünmüyorum. Transferler ortak bir akılla mı yapıldı, hepsinde hocanın onayı var mıydı, şimdilik soru işareti. Fakat ödeme konusunda bu kadar sıkıntı yaşayan ve ekonomik krizde olan Bursaspor'un, mecburen transfer döneminin kapanmasına saatler kala halı sahaya gider gibi toplama bir takım oluşturduğu kesin...

2-) BÜYÜK KULÜP OLMANIN GETİRDİĞİ DEZAVANTAJIN HORTLAMASI

Sezon başında rakiplerin, Bursaspor'a karşı motivasyonu ile şu anki durum arasında oldukça büyük fark var. Çünkü lig başlarken yeşil-beyazlılar Vakıfköy patentli oyuncuların ağırlıklı olduğu bir kadroyla oynuyordu ve herkesin gözünde krizde olan, Eskişehirspor'a benzetilen bir Bursaspor vardı. Fakat üst üste alınan galibiyetler, özellikle iç sahadaki mükemmel oyun, rakiplerin artık Bursaspor'a, hak ettiği saygıyı göstermesini sağladı. Bunun üzerine Özer Hurmacı, Yevhen Seleznyov, Selçuk Şahin gibi tecrübeli isimler transfer edilince, zaten 5 şampiyondan biri olarak her maçta rakibin ekstra motivasyonu ile karşılaşan Bursaspor, bunun dezavantajını daha fazla yaşamaya başladı. Aslında Süper Lig'de oynarken de durum pek farklı değildi. Örneğin Çaykur Rizespor'un, Ankaragücü'ne karşı motivasyonu ile Bursaspor'a karşı motivasyonu hiçbir zaman aynı olmadı, olmayacak da. Sonuç olarak, sezon başındaki 'Bursaspor krizde' algısı kaybolunca, yeşil-beyazlıların bu konudaki dezavantajı yeniden oluştu ve artarak devam etti.

3-) YALÇIN KOŞUKAVAK'IN FORMSUZLUĞU VE OYUN FELSEFESİNDEN ÖDÜN VERMESİ

Ligin ilk maçında Karagümrük deplasmanında, 10 kişiyle bile rakibinden daha etkili olan bir Bursaspor vardı. Bunun ardından özellikle iç sahadaki Akhisarspor ve Osmanlıspor maçlarında, Süper Lig'in bile üzerinde bir oyun kalitesinin olduğu apaçık ortadaydı. Her ne kadar 2-1 kaybedilmiş olsa da, Altay deplasmanında da Bursaspor'un oyun olarak rakibinden çok daha iyi olduğunu fakat şanssızlıklar sonucu mağlup olduğunu da söyleyebiliriz. Fakat 2-1 kazanılan İstanbulspor karşılaşması, iç sahadaki Balıkesirspor maçı ve son oynanan Boluspor mücadelesinde yeşil-beyazlıların oyun kalitesi, ciddi anlamda düşüşe geçti. 

Boluspor karşısında 1-0 öndeyken beşli savunmaya dönmek, özellikle ceza sahası dışından şut tehditleriyle etkili olan rakip karşısında pek mantıklı bir reaksiyon değildi. Zaten oyundan düşen orta saha; beşli savunmayla ve Igor-Seleznyov değişikliğiyle, iyice kontrolü rakibe verdi ve gol adeta 'geliyorum' dedi. Esasında beşli savunmaya dönme konusunda herhangi bir problem yok. Dünyanın en iyi hocalarından biri olan Jürgen Klopp da hedef maçların son 10 dakikalarında stoper Joe Gomez'i oyuna sürerek bunu yapıyor. Fakat, orta sahanız bu kadar dirençsiz ise, bunu yapmanız büyük bir risktir ve Yalçın Koşukavak'ın hatası da aslında buydu. Zira Seleznyov'un ileride top tutabilmesi için de, topun ona orta sahadan gelmesi gerekiyor. Öte yandan Selçuk Şahin'in ilk 11'de olmasının da, takımın fizik gücünü ciddi anlamda düşürdüğü bir gerçek.

Yalçın Koşukavak'ın, Boluspor deplasmanındaki formsuzluğundan ziyade, aslında daha önemli bir şey var. Hoca, çok inandığı oyun felsefesinden ödün mü veriyor? Eğer böyleyse, bunun sebebi nedir? Bu, Boluspor deplasmanında yaşanılan 2 puan kaybından bile daha önemli bir konu. Zira Yalçın Koşukavak'ın takımı, maçı %39 topa sahip olma oranıyla bitiriyorsa orada bir sıkıntı var demektir. Altay deplasmanında topa %63 sahip olan takım, 10 kişi İstanbulspor'a karşı %43, Boluspor'a karşı ise %39 oranında sahip oldu. Bu da akıllara ister istemez, "Yalçın Koşukavak oyun felsefesinden neden ödün veriyor?" sorusunu getirdi.

Bazen takımınızın daha iyi olması için pragmatist davranarak kendi oyun felsefenizden ödün verebilirsiniz, bu son derece normal. Şu anda Beşiktaş'ta Abdullah Avcı'nın yaptığı da tam olarak bu. Fakat, bu değişiklik sonuçlara olumlu yansımıyorsa, pek de bir anlamı kalmıyor.

4-) MADDİ PROBLEMLERİN GÜN YÜZÜNE ÇIKMIŞ OLMA İHTİMALİ

"Bursaspor geçen sezon neden küme düştü?" diye sorsalar, ne cevap verirsiniz? Ali Ay? Samet Aybaba? Yeteneksiz oyuncu grubu? Elbette bunların hepsi...

Fakat bana göre en büyük sebebi, futbolcuların maaşlarının zamanında ödenmemesi ve oyuncu grubunun tabiri caizse salma yapmasıydı. Türkiye'de şu anda başarının olmazsa olmazı, futbolcuları maddi olarak mutlu olmaktan geçiyor. Geçen sezon, kiralık oyuncuların bu kadar fazla olduğu ve aidiyet duygusunun çok az hissedildiği bir kadroya, maaş krizi yaşatmak takımı en baştan küme düşürmüştü. 

Kulüp tarihinin sportif anlamda en başarısız başkanı olan Ali Ay'ın devralıp, üzerine eklemeler yaparak bıraktığı enkaz, yeni yönetimin de elini kolunu bağlıyor. Futbolcuların zamanında maaş alamaması da, normal olarak bu konuyla bağlantılı. Bursaspor'un son dönemdeki kötü oyununda, maddi konuların etkisi var mıdır yok mudur? Sanırım bu ihtimali de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Çünkü başarının ilk şartı, takımı mutlu etmekten geçiyor.

5-) SOSYAL MEDYA PROBLEMİ VE TARAFTARIN SABIRSIZLIĞI

Şu bir gerçek ki, Türkiye'de artık çoğu kulüp, sosyal medyaya göre hareket ediyor ve buna bağlı olarak birçok yanlış yapabiliyor. Mesela Radamel Falcao'nun Galatasaray'a transferi, sosyal medyadaki taraftarların büyük bir baskısı sonucu gerçekleşti ve sakatlık geçmişi bu kadar kabarık olan, yaşlı bir futbolcuya bu ekonomik krizde çuvalla para verildi. Bursa'da da aslında son dönemde durum pek farklı değil. Elbette kulüp yöneticileri eleştirileri dikkate almalı, kulübün gerçek sahibi taraftarı dinlemeli. Fakat bu eleştirilerin altı dolu olmadığı zaman taraftar, o kulübün önündeki en büyük engel oluyor.

Bursaspor şu anda 3 puanı silinmeseydi 20 puanla ikinci sıradaydı. Süper Lig ve TFF 1. Lig'i birleştirirsek; 34 takım arasında en fazla galibiyet alan 4 takımdan biri durumunda. (Fenerbahçe, Sivasspor, Hatayspor, Bursaspor) 

Bir önceki başlıkta bahsettiğim gibi, son dönemde oyun kalitesinde düşüş olduğu da, hocanın formsuz ve enerjisinin düşük olduğu da bir gerçek. Fakat gerçekten, bırakın TFF 1. Lig'i, Süper Lig'in şampiyonluk adayları bile şu anda taraftarını tatmin eden bir futbol oynayamıyor. Çünkü artık, özellikle yeni yabancı oyuncu sayısı kuralı sonrasında tüm takımların kadro kaliteleri birbirine çok yakın. Belki Galatasaray'ı burada biraz kadro kalitesi ligin üzerinde olduğu için ayırabiliriz; fakat onların bile sezon başından beri oynadığı futbol ortada.

Bu bağlamda Yalçın Koşukavak'ın gönderilmesini istemek, bana göre büyük bir yanlış. Bursaspor Kulübü yıllardır kendini geliştiremeyen, taktik bilgisinden yoksun olan, menajerlerle ilişkileri üst düzeyde olan hocalardan çok çekti. Artık saha içine kafayı takan, oyuna saygısı büyük, kendisini ve takımı geliştirmeye çalışan bir hocayla, uzun vadeli bir yola girmenin vakti gelmişti. Bu tanıma uyan hocalardan bazıları Aykut Kocaman, Erol Bulut, Okan Buruk, Abdullah Avcı, Hamdi Yılmaz, İlhan Palut ve şu anda Bursaspor'un başına olan Yalçın Koşukavak...

Şu bir gerçek ki, Bursaspor'un mevcut kadrosu, öyle sosyal medyada dile getirildiği kadar iyi değil. Yani bir hoca değişikliği olsa bile, bu takımın ileriye gitme ihtimali çok ama çok düşük. Bunun yerine takımda ne gibi bir sorun var, problem gerçekten saha içinde mi yoksa saha dışında mı? sorusuna odaklanılması lazım. Eğer maddi konulardaki problemler, oyunu geriye götürdüyse yönetim bu sorunu bir an önce çözmeli. Bununla birlikte Yalçın hocanın da özeleştiri yapıp, sezon başındaki iyi futbolu geri getirmenin yollarını araması gerek. 

Sosyal medyadaki bazı taraftarların bazı çelişkilerden kurtulması şart gibi duruyor. Örneğin Altay maçında, "Bu kadar topa sahip olmak ne işe yarıyor? Takım çok riskli oynuyor" eleştirisini yapıp, Boluspor maçından sonra, "Korkak futbol istemiyoruz" demek, pek de samimi bir düşünce değil. Şu bir gerçek ki, sosyal medyadaki herkes kendisinin dediğinin doğru çıkmasını istiyor. Bursaspor'un başarısı, doğru yönetilmesi açıkçası çok fazla insanın umrunda değil. Sabırsızlık ise, bizim toplumumuzun en büyük hastalıklarından biri...