Ünlü purosunun nedenlerinden biri olduğu akciğer kanseri konusunda Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tavsiyelerine de uyarak geniş kapsamlı ulusal bir planı yürürlüğe koyan Küba, 20 yıldır bu amaçla biyoteknoloji konusunda önemli yatırımlar gerçekleştirdi. Havana merkezli Moleküler İmmunoloji Merkezi (CIM) tarafından geliştirilen ilk akciğer kanseri aşısı 2008 yılında ruhsatlandırıldı. 2013 yılında ise ikinci aşısı Racotumomab’ı (Vaxira) yine aynı merkez geliştirdi ve bu ürün de ruhsatlanarak bugüne kadar 600’ü geçen hastada kullanıldı. Aşı Arjantin’de de ruhsatlı olarak 2013 Temmuz ayından bu yana kullanılırken, New York’da bulunan dünyaca ünlü Roswell Park Kanser Enstitüsü ile Küba Moleküler Immunoloji Merkezi (CIM) akciğer kanseri aşısını ABD'de kullanmak ve FDA onayı almak üzere çalışma yapmak için Nisan 2015 ortasında anlaştı.
Anadolu Sağlık Merkezi'nden (ASM) Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, akciğer kanseri aşısı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Kanser aşısının kanserin gelişimini önleyen değil, tedavi edilmesine yardımcı olan aşılar olduğunu belirten Üskent, “İşlem olarak tümörün kendisi veya bileşenleri kanserli kişiden alınır, laboratuvar ortamında hazırlanır ve kişiye bağışıklık sistemini uyarması ve tümörün tanınmasına yardımcı olması amacıyla tekrar geri verilir” dedi.
Üskent, “Kanser hücresinden örnek alınıp laboratuvar ortamında çok fazla sayıda bağışıklık hücresi üretiliyor ve tekrar vücuda veriliyor. Böylece vücutta kanser hücrelerine karşı çok büyük bir savaş başlatılmış oluyor” diye konuştu.
Prof. Dr. Üskent, akciğer kanseri aşısı ile ilgili gelişmeleri de şöyle özetledi:
"Dünyanın sayılı onkoloji dergilerinden biri olan Clinical Cancer Research’de Nisan 2015’de yayınlanan çalışmada Küba kanser aşısının küçük hücreli dışı akciğer kanserinde ortalama sağ kalımda ve progresyonsuz sağ kalımda yüzde 20 iyileşme sağladığı, daha dikkat çekici olarak da 1 yıllık sağ kalım oranında iki kat, 2 yıllık sağ kalım oranında ise üç kat farka ulaşıldığı belirtildi. Akciğer kanser aşısının hücre alt tipi ayırt etmeden kullanılması ve düşük yan etkiprofili klinik kullanımda avantaj sağlamakta olup, henüz geri ödeme kapsamında olmasa da ülkemizde ulaşılabilir olması bakımından yurt içi ve yurt dışı hastalar için seçenek oluşturmaktadır."
